selena gomez - not what it seems_4_.mp3 - 0.77MBMuse_-_Uprising.mp3 - 9.33MB Dünya Dönüyor Ama Tersine...Dünya tersine mi? döner hiç. Aslında bu soruyu yıllarca insanlar birbirine sormuşdu. Aslında cinler ülkesinde dahi bu tersine dönüşün idrakına varılamıyordu. Bu ters dönmenin anlamına bilecek tek bir adam vardır. Yaşlı adam.. Uzaklardaki tepe de yaşayan bu yaşlı insan evrendeki her şeyi biliyordu. İnsanlar ve cinler onun meleklerle fısıldaştığını bilmiyorlardı. Bir keresinde yaşlı adam yemek yerken yemeğini bırakıp geri geri yürümeye başlamıştı. Bunun anlamını çevresindeki ler dahi ben de anlayamamıştım.
İlahi yargının yüzünü bize çevirdiğini anımsamakta zorlanmıyorum artık. İlahi gün, son oluş, dünyanın sonu artık yaklaşmıştı. Dünya üzerinde ki insan toplulukları daha uzayın o özgürlük kokan kokusunu solumamışlarken artık bitiş düğmesine basılmıştı. Herkes korkudan günlerce uyuyamıyor, nefes almayı dahi unutarak, yemek yemeyi bile kesiyorlardı. Kendilerini kutsanmışlar olarak kabul eden bazı kabileler bile artık yakarışlarda bulunuyorlardı. Tabii ki insanların durumu açıktı. Ya cinler? Tabi ki Tanrının kutsanmışlığını kabul ediyorlardı ama ikilik dolu kişilikleri tam olarak Tanrının varlığına inanmakta direniyordu. Cinler insanlardan daha fazla zamandan beri vardılar. Cinler insanların olmadığı zamanlarda daha refah daha mutlu olmuşlardı. Paralel dünyalarında yaşayan varlıklara sımsıkı sarılmış, onun özünü çıkmasına izlerlecesine sarmalamışlardı.
İnsanların gözlerinden göz yaşları akıp buharlaşıyordu, sıcak hava vakitleri. İnsanlar umutsuzca gök yüzüne bakıyorlar sonra toprağa sonra tekrar gök yüzüne. Ruhlarının içleri sıkıntıyla sarsılıyordu,sanki. Yaşlı adam o kadar ünlüydi ki cinler den dahi onu bilmeyen yoktu. Kutsanmışlar ise kendi kabileleriyle bir yolculuğa çıkmışlardı. Hiç bitmeyen yolculuk. Deccal ortalıkta görünmüyordu. Ne zaman çıkacaktı. Mehdi ise görünmüştü. Mehdinin çabaları doğal madeni rezervlerin kendilerinde kalmış olanlar ı korumaktı. Bunun için amansızca mücadele ediyorlardı. Mehdi zaferin onların elinde olacağını öngörüyordu. Tanrı kimlerle bu sırada? Tanrı tarafsız mı? Dünyanın tersine dönmeye başladığı zamandan beri kıyamatin kopmasına ne kadar kaldı. Bunları belki hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bizim öykümüz 21. yy a dayanıyor. Herkesin rahatının yerinde olduğu dönemler. insalık tohumlarının gerçek anlamıyla yeşerdiği çağlar,dakikalar hatta saniyeler.
Bu çağlarda yaşayan bir kahramanımız var. Üç gözlü olarak geçen bu kahramanımız. Üçüncü gözleriyle her şeyi görebiliyordu. O üçüncü kişiydi. Çünkü Tanrının habercisiyle konuşabiliyordu. Bunu iddaa eddiğinde insanlar onu lanetlediler. O ise ıssız yerlerde yaşamaya başladı. insanları çok seviyordu. İnsanların ona gösterdiği bu acımasızlığa da bir anlam veremiyordu. Onun Cebraille karşılaşması çocukluğuna dayanıyordu. Babası dindar müslümandı ve hayatın şartlarında çok acı çekmişti. Ölümünden kısa zaman sonra üç meleğin tuttuğu bir tabut gördü. Bu kutsal tabuttu. Üç meleğin taşıdığı bir tabut musanın eşyalarını barındıryordu. Ardından bir asa gördü. Asanın başı kartal gagasına benziyordu. Ardından rüyasında bir boşluğa düşüyor. Hemen ardından babasının çığlığı yankılanıyor. O boşluğu bir ışık dolduruyor ve cebrail gözler önüne geliyordu. Söyledikleri ise şunlardı;
-
Senin baban yaşamı boyunca çok zorluklar çekti ve Tanrı onu katına aldı. Şimdi ise çok mutlu. Onun dileği küçüklüğünden beri bir meleği gözleriyle görmekti. Şimdi sen beni görebiliyorsun. Babanın dileği gerçekleşmiş oldu. Neden babana gözükmediğimizi anlaman için biraz düşünmen gerek. Çünkü bu Tanrının isteğiydi. O uluydu ve alimdi. Onun yaptıkları hiçbir insanoğlu tam anlamıyla yapamazdı.. O kendine özgüydü. -
Buraya gelmemin birinci nedeni babanın iradesiydi. İkincisine gelince senin zamanın geldiğini belirtiyim. Sen dünya üzerinde yolculuk yapıp şeytanın kuyruğundan tutup onu öyle bir kıstıracaksın ki o bi daha insanlara yanaşmaya kalkışmayacak..Bunu başıyla kabul ettiğini belirten üç gözlü insan yolculuklara çıkmaya hazır oldugunu belli ediyordu.Gelelim üçüncü göz olayına. Üçüncü göz denilen bir insan olduğundan daha çirkin gösterebilecek bir tasarım değildir. Sadece kalp'te olan asıl gözün uyanık olduğunu göstermektedir. Bu üçüncü göz ile sülaymanın anahtarlarını çözecek ve çeşitli yolculukları gözleyecektir. Çok akıllı bir genç olan üç gözlü ikizler burcuydu ve yükselen burcu ise akrepti. Bunun yanında ay burcu oğlakdı. Karakteri hakkında fazla bilgiye gereksinim olmamasına rağmen biz kendisini tanıtalım. Karakterimiz 1.80 civarı boy uzunluğunda kilosu ise boyuna nazaran daha düşüktür. Karakterimiz o kadar bilgilidir ki yaşamakta olduğu Türkiyenin en iyi iki üniversitesinde birden ayrı bölümlerde okumuştur. Okuduğu bölümler arkeoloji ve genetik mühendisliğidir. Kendini bu ve bundan başka bir çok bilimle donatmış olup. Tam olarak dünyada ki tüm dilleri konuşabiliyordur. Keskin zekalı ve çok hızlı düşünebilen bir yapısı vardır.
Karakterimizin adına gelirsek isminin kısaltılmasının bir arabanın düdüğüne benzeyen sese benzer şekilde MİB olduğunu biliyoruz. Karakterimiz Türkiyede yapmakta olduğu bir yolculuk sırasında Cebrail yanına gelmiş ve "
Son düşen dünyaya vardığı zaman dünyanın sonunun yaklaşacağını" söyler. Aynı zamanda Deccalın tüm gençliğinde yaşadıklarını Cebrail MİB ede yaşatır. Hatırında kalanlarla birlikte büyük bir şaşkınlık içinde kafasını bir sağa bir sola doğru uzatır. Arabayla gittikleri vakit kafasını dışarı çıkartıp kalın bir ses tonuyla bağırır. Yşadıkları ve gördükleri içler acısıdır. Kendisine bile acımıştır. Arabayı süren en iyi arkadaşı Cavit ne olduğunu şaşırır vaziyet bir şekil almıştır. Yüz şekli tamamiyle değişmiştir. Ama arabayı durdurmamıştır.
Karakterimizi geride bırakırken dünyada neler olduğuna bir daha bakalım. Dünya da enerji krizi patlak vermiştir. Milletler enerjiyi öyle içlerine çekmişlerdir ki eğer enerjinin kökü olsaydı enerjinin kökünü alıp götürürlerdi. Aynı şekilde dünyada psikolojik bir yalnızlık hissi vardı. İnsanlar sebepsiz yere intihar ediyorlardı. Hatta melekleri daha intihar ettiriyorladı, sinemalarda. Çok gülünç bir durum. Bir an gök yüzüne yükseldiğimizde gök yüzünde ki meleklerin reisi Cebrail, Mikail ile konuşmaktadır ve konuşmaları sanki dünyadan duyulabiliyor gibiydi. Çünkü bu iki melek o kadar yücedirler ki görünüşleri, bakışları ve yaptıkları her şey çok devasa gözükürdü.
İki meleğin konuşmasına inat yaparak kesmeye çalışan ama kesemyen Şeytan hayıflanmaktadır.
"Elimde milyarlarca insan var ve o iki melek o kadar rahatlarmış gibi konuşuyorlar ki sanki benim varlığımı inkar ediyorlar sanacağım." Sonra içinden bir peh çıktıktan sonra işlerini yapmaya yola koyulur. Dünya üzerinde en hızlı hareket edebilen ve düşünebilen varlık Şeytandır. Şeytanı kimse kandıramaz. Çünkü insanoğlu ezik yaratılmıştır. Ancak bu ezikliğe rağmen bazı seçilmişler olmasa bile Tanrının bizzat o dediği insanlar da yok değildi. MİB de bunlardan birisiydi.MİB i boşverelim de biraz Şeytanı ele alalım yoksa o bize kendini takdim eder mi? Hadi birlikte bakalım. Gözlerinde ki alev dünyada ki her kara parçasından ya da denizin içinden dahi görülebilecek kadar gözleri parlak olan bu varlığın bir derdi vardır. Bu dert ise son günün yaklaştığıydı. Çünkü son düşmüş gökyüzünün tüm iltişamı karşısında dünyaya düşmüştü. Bundan dolayı üzüntülü terimi onun halindeki birine yakışmayacak olsa da öyle gözüküyordu. Bu durumu düzetmek için planlarını hızlandırmasını gerektiğini biliyordu. En yakın arkadaşı ve hizmetçisi Lucifer'e dönüp meleklerin konuştuğu MİB ile ne yapacaklarını düşünmeye başlamaları gerektiğini düşünüp uzunca konuştular. Son düşmüş düştüğünden beri melekler gibi artık şeytanlarda insan şekline girebiliyorlardı. Lucifer Şeytan'a dönüp bir planının olduğunu söyler. Bu hain fısıldayışları keyifle dinleyen Şeytanın gözlerinde ki ışıltı daha da parlaklaşmıştır.
İki insan gök yüzü ve yer altında neler olduğunu bilemeden yürüyorlardı. Bu ikisi birbirine aşıktı. Ama aşklarını bir türlü ilan edemiyorlardı. Günlük işlerden sonra birbirlerinden ayrılırlarken bir meleğin onların hemen yanından geçtiğinin hiç mi hiç farkında değillerdi. Melek ise görevinin hatrına gözünü yol işaretlerine dayamış hafif adımlarla yürümekteydi. Kim bilir görevi neydi?
Dünyanın üçgeni, bir takım garip insanlar, melekler ve şeytanlar, büyük bir kültür haline gelmiş cinler diğer yandan büyücüler ve cadılar, falcılar, yaşlı adam ve ben sizlerle birlikte bu engin dünyanın duvarlarından atlamaya ve yeni bir yaşama kucak atmaya hepimiz varız ve engin hayal dünyamızda bu parçacıklar yerlerine teker teker oturup, bizde huzur verici etki yapacaktır.